Samuel Beckett ve Oyun Sonu
8 Ara 2023
Filiz Çelik
Beckett, 1906’da Dublin de dindar bir aile de dünyaya gelmiş ve dindar bir birey olarak yetişmiştir. Mutlu bir çocukluğun ardından İtalyan ve Fransız Dili ve Edebiyatı bölümlerinde eğitim görmüş, 1. dünya savaşının ardından Paris’e gitmiştir.
Beckett, 1906’da Dublin de dindar bir aile de dünyaya gelmiş ve dindar bir birey olarak yetişmiştir. Mutlu bir çocukluğun ardından İtalyan ve Fransız Dili ve Edebiyatı bölümlerinde eğitim görmüş, 1. dünya savaşının ardından Paris’e gitmiştir. Paris, onun yaşamı için bir dönüm noktasıdır. Dante’nin ilahi komedyasından etkilenen yazar burada James Joyce ile tanışmış, Marcel Proust üzerine incelemeler yapmıştır. Bütün bunlar onu inanç ve geleneksel değerlerden uzaklaştırmış, yazarlık serüveninin başlamasına neden olmuştur. Absürd Tiyatro düşüncesinde yer alması, yazarın hayata kötücül bakış açısıyla paraleldir. Kuşkusuz, Beckett’in yaşama kötücül bakmasına, varoluşunu anlamsız bulmasına ve ölüm karşısındaki çaresizliğine vurgu yapmasına neden olan, onun yaşamına dair en önemli bilgi anne ve babasının ölümü izlemiş olmasıdır. Ölüm aşamasındaki babasına ve annesine o bakmıştır. Bu nedenle dünyaya çocuk getirmeyi reddetmiş, ömrünün sonlarını karısına dert olmamak için huzur evinde geçirmiştir. Aslında Beckett hiç bir şeyin anlamı olmadığı gerekçesiyle, hiç bir şeyi anlatmamayı yeğlerken, kendi yaşam deneyimine koşut olarak, bu hiçliğin altında, koca bir yaşam gerçekliğine parmak basmış ve bunu farklı bir estetik dil ile gerçekleştirmiştir. Bu nedenle Beckett Absürd Tiyatro başlığı altında bir dönüm noktası olarak kabul edilmelidir.
Oyun Sonu
1956 yılında yazılıp sahnelenmiş olan oyun sonu, belirsiz bir zamanda belirsiz bir mekanda geçer. Yalnızca mekanın gri, flu olarak ışıklandırıldığı ifade edilir. Bu soğuk renk oyunun karamsar atmosferini desteklemektedir. Son derece belirsiz görünen metin, yoruma açık yapısıyla bir çok farklı anlam kazandırmaya olanak tanır. Öncelikle Hamm ve Clov arasında bir çeşit köle efendi ilişkisi olduğu hemen görülür. Hamm sandalyeye oturur, Clov onun istediklerini yaparak yaşamını sürdürür. Hamm ve Clov uygarlaşmış toplumda ezen-ezilen ilişkisinin bir parodisi olarak kabul edilir. Hamm düdük çalmakta Clov onun düdük çalmasıyla isteklerini yerine getirmektedir.
Diğer bir nokta, Hamm’ın kör ve kötürüm olmasına karşı Clov’un görmesi ama oturamamasıdır. Hamm kilerin şifresini bilir ama oraya gidemez Clov gidebilir lakin şifreyi bilmez. Bu şekilde birbirlerini tamamlar görünürler. Beckett ikili karşıtlığını hem kurar hemde karşıtlığı oluşturan ikililiği yok eder. Çünkü birbirlerini tamamlayacak özelliklerle donatılmış olmalarına karşın bu ikili birbirini tamamlayamaz, Hamm’ın oturabilmesi, Clov’un oturamaması karşısında bir çözüm olmaz. Yalnızca Clov, Hamm’ın görmeyen gözleri, yürümeyen bedeni için işlevsel bir çözümdür. Son olarak ise Hamm tıpkı bir efendi gibi Clovu sömürerek yaşamını sürdürmektedir. Ne var ki Clov onu terk edecek bir bilince sahip değildir. Sanki hasta-hastabakıcı gibi bağımlılık ilişkisi de vardır. Hamm hasta olarak düşünüldüğünde oyun kişileri üzerinden yazarın, yaşamından dolayımla evreni yorumlama biçimi daha açık bir şekilde görülür.
Tüm oyun kişilerinin bedensel kusurları olması eksiklik ve olanaksızlığı işaret eder. Ayrıca bu gösterge insanın dünyadaki çaresiz sefil durumunada gönderme yapmaktadır. Gelinen noktada çaresizlik, yoksunluk, anlamsızlık ve varoluş sorunu had safhaya ulaşmıştır.
Nell ve Nags ölüm arefesinde ya da ölmüşler, mezardan konuşuyorlar gibi. Hamm öykü anlattığında onu dinlerler. Öykü anlatma olayı insan yaşamını devam ettirme ya da yaşama katlanabilmek için tıpkı oyun oynamak gibi konuşmak, kendini ifade etmek, anlatmak zorundadır. Kendini ifade etmek oyundan dolayımla yaşama katılmanın bir yoludur. Hamm’ın öyküleri, gündelik yaşamda insanların konuşma, anlatma var olma ihtiyaçlarına yönelik bir gönderme olarak düşünülebilir. Oyunda Clov’un pencereden gördüğü çocuk umudun simgesi olabilir. Nereden gelip nereye gideceği belli olmayan insanın durumu metinde gerçek ile yanılsamanın iç içe geçtiği oyun olgusu üzerineden bütünsel olarak verilir.
Kaynak: Oyun Analizi Ders Notları ve Banu Çakmak “Var Olmanın Özünde Absürdlüğü Dile Getiren Bir Tiyatro ve Yaşam Oyunu” isimli makale.
Diğer Konular
Yorum bırakın